Русские видео

Сейчас в тренде

Иностранные видео


Скачать с ютуб Adaletin Bu Mu Dünya ? [Adl / 30. Lema 2. Nükte ] в хорошем качестве

Adaletin Bu Mu Dünya ? [Adl / 30. Lema 2. Nükte ] 4 года назад


Если кнопки скачивания не загрузились НАЖМИТЕ ЗДЕСЬ или обновите страницу
Если возникают проблемы со скачиванием, пожалуйста напишите в поддержку по адресу внизу страницы.
Спасибо за использование сервиса savevideohd.ru



Adaletin Bu Mu Dünya ? [Adl / 30. Lema 2. Nükte ]

Film uzunluğunda serilerimiz devam ediyor .Bu video Adalet ve denge konusunun üzerinde durduk.Vücudumuzda ki dengenin kainatın dönüş hızıdan etrafımızda olan muhteşem dengenin Allahın hangi ismine baktığını işledik. #AllahAdilmi? #adalet #Adl Videonun 22.00 - 1.05.01 arası Kırmızı Asa 4 ve 5. Bölümlerinden yararlanılmıştır. Esma-i Hüsna video serisi için tıklayın;    • Esmaül Hüsna Serisi (30. Lema / İsm-i...   Hayırlara vesile olmak , daha fazla insanlara ulaşabilmek için "KATIL" butonu ile aşağıdaki linkten bize destek olabilirsiniz    / @hayalhanem   Facebook ;   / mehmedimyldz   Twitter ; https://twitter.com/mehmedimyldz?lang=tr İnstagram ;   / mehmedimyldz   Bize Ulaşın; 0 (537) 356 75 55 0 (533) 417 33 41 [email protected] 0:00 ADALET - DENGE 4:50 Cennet varsa ben oraya girerim! 5:54 Allah için aldanmak 7:26 Kasap Tahir ve Üstad 10:10 Dünyada en acı verici işkensi - Cehenneme kıyası 14:00 Hz.Ali ve Yahudi kalka zırh meselesi 15:40 Fatih Sultan Mehmet Han ve Rum mimar 16:20 Hz Ömer'in eşyalarını çalan Mecusi 22:40 İntizam ve mizan 30:46 Gözümün önünde yara dikiliyor 46:00 Düzene İman etmek 54:00 Yasa iş yapar mı? 1:01:45 DNA bir proje 1:05:57 30.LEMA 2. NÜKTE 1:06:57 İsm-i Azam = Cemi Esmai Cem 1:07:26 Üstad neden,Temsil yöntemini kullanıyor 1:17:05 Denge 1:21:19 Eşitlik Adalet değil aslında 1:27:42 Suyun hikayesi 1:33:40 Vücuttaki azaların uyumu 1:38:50 Denge Dersin Anahtar Kelimesi: Adalet = Denge (Her şeye hakkını vermek) Risale-i Nurda geçen bölüm; Lemalar 30. Lema ESMA-İ HÜSNA 2.Nükte OTUZUNCU LEM’A İkinci Nükte وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ عِنْدَنَا خَزَاۤئِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ اِلاَّ بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ 1 âyetinin bir nüktesi ve bir İsm-i Âzam veyahut İsm-i Âzamın altı nurundan bir nuru olan Adl isminin bir cilvesi, Birinci Nükte gibi, Eskişehir Hapishanesinde uzaktan uzağa göründü. Onu yakınlaştırmak için yine temsil yoluyla deriz: Şu kâinat öyle bir saraydır ki, o sarayda mütemadiyen tahrip ve tamir içinde çalkanan bir şehir var. Ve o şehirde her vakit harp ve hicret içinde kaynayan bir memleket var. Ve o memlekette her zaman mevt ve hayat içinde yuvarlanan bir âlem var. Halbuki, o sarayda, o şehirde, o memlekette, o âlemde o derece hayret-engiz bir muvazene, bir mizan, bir tevzin hükmediyor; bilbedâhe ispat eder ki, bu hadsiz mevcudatta olan hadsiz tahavvülât ve vâridat ve masarif, herbir anda umum kâinatı görür, nazar-ı teftişinden geçirir birtek Zâtın mizanıyla ölçülür, tartılır. Yoksa, balıklardan bir balık, bin yumurtacıkla ve nebâtattan haşhaş gibi bir çiçek, yirmi bin tohumla ve sel gibi akan unsurların, inkılâpların hücumuyla, şiddetle muvazeneyi bozmaya çalışan ve istilâ etmek isteyen esbab başıboş olsalardı veyahut maksatsız, serseri tesadüf ve mizansız, kör kuvvete ve şuursuz, zulmetli tabiata havale edilseydi, o muvazene-i eşya ve muvazene-i kâinat öyle bozulacaktı ki, bir senede, belki bir günde herc ü merc olurdu. Yani, deniz karma karışık şeylerle dolacaktı, taaffün edecekti. Hava gazât-ı muzırra ile zehirlenecekti. Zemin ise bir mezbele, bir mezbaha, bir bataklığa dönecekti. Dünya boğulacaktı. İşte, cesed-i hayvânînin hüceyrâtından ve kandaki küreyvât-ı hamrâ ve beyzâdan ve zerrâtın tahavvülâtından ve cihazat-ı bedeniyenin tenasübünden tut, tâ denizlerin vâridat ve masarifine, tâ zemin altındaki çeşmelerin gelir ve sarfiyatlarına, tâ hayvânat ve nebâtâtın tevellüdat ve vefiyatlarına, tâ güz ve baharın tahribat ve tamiratlarına, tâ unsurların ve yıldızların hidemat ve harekâtlarına, tâ mevt ve hayatın, ziya ve zulmetin ve hararet ve burudetin değişmelerine ve döğüşmelerine ve çarpışmalarına kadar, o derece hassas bir mizanla ve o kadar ince bir ölçüyle tanzim edilir ve tartılır ki, akl-ı beşer hiçbir yerde hakikî olarak hiçbir israf, hiçbir abes görmediği gibi, hikmet-i insaniye dahi herşeyde en mükemmel bir intizam, en güzel bir mevzuniyet görüyor ve gösteriyor. Belki, hikmet-i insaniye, o intizam ve mevzuniyetin bir tezahürüdür, bir tercümanıdır...

Comments